Yepyeni Bir Devlet Modeli: Bunun Adı Varsa Söyleyin...

Bir düşünün, halk olarak ayaklanıyorsunuz; haklarım, özgürlüklerim, hukuk, adalet, eşitlik, güzel yaşamak, paylaşmak diyorsunuz. Yönetimi deviriyorsunuz. Ne yaparsınız? Başınıza kendinizi yine sömürecek ve haklarınızı elinizden alacak birini geçirmek için mi yaptınız bu devrimi? Tabii ki hayır... Dolayısıyla aslında her devrim, özünde sosyalisttir. Diyeceksiniz ki İran'da ne oldu o zaman, orada da aslında devrilen şey şah ve onun otokratik, şaşalı yaşamıydı. Ha yerine getirilen şey ne yazık ki dış güçlerin desteğini alan dini oluşumlar nedeniyle şeriat yönüne kaydı. Oradaki dinamik daha farklıydı, o nedenle değerlendirmeye almıyorum şu noktada.
Demokrasi istemenin doğası sosyalizm ise, neden hala sağ veya sol görüş diye ikiye ayrılmış halde siyasi partiler var ve neden bizim bütün mücadelemiz hala sol parti gelsin yönünde? Burada sistemin üzerine oturduğu temelin kökten değişmesi gerekmez mi sizce de?
Eski sistem çok basitçe şöyle:
Sol Parti Olsun | Sağ Parti Olsun |
Eşitlik, demokrasi, özgürlükler olsun, işçiler ve patronlar arasında denge kurulsun hatta mümkünse patronlar hiç olmasın, biz kendi kendimizi yönetelim, kazancımız azınlığı zengin etmek yerine bizim cebimize dönsün, padişahlık geçmişte kaldı, artık insanlar kendini yönetebilecek bilinç seviyesinde, kendimizi sömürtmeyelim, yurtta barış dünyada barış olsun, kimseye bulaşmadan kendi yağımızda kavrulalım. | Başımda ecdadımızdaki gibi böyük adam olsun, sultanımız olsun, o bizi korusun, sınırlarımızı genişletsin, diğer ülkeler bizden korksun, dinimizi korusun, halka ait her şeyi satsın ki sarayımız ve onun destekçisi olan şirketler güçlensin, bizim malımız mülkümüz olmasa da olur, halkın bütün emekleri ona ve güçlü Türk patronlarına feda olsun, biat edelim, biz halkız onlar böyük. |
Bunlardan hangisine kendinizi yakın hissediyorsanız, o görüşün altında toplanan partiye oy verirsiniz, değil mi?
İyide kardeşim, zaten geleceğin gittiği yer, zaten gelişmişlik demek sol değil midir? Bir insan neden kendini sömürtüp azınlık bir grubu zengin etmek uğruna kendinden feragat etmeyi tercih eder ki zaten? Halktan birinin sağı seçmesi akıl karı değil! O kadar akıl karı değil ki zaten o nedenle din propogandasına bu kadar başvuruyorlar. Halkın sömürülmekten yana oy vermesi için hiçbir mantıklı gerekçe sunamıyorlar. Neyse...
Şimdi siz, insanların önüne böyle ikili bir düşünce yapısı üzerinden seçme şansı verirseniz doğal olarak progresif ilerleme yolundan değil, yerinde sayan, habire başa dönülen bir yapı içinde dönüp durursunuz. Bir sene sağ bir sene sol seçilir. Saçma sapan konu başlıkları üzerinde yapılan demagoji kavgalarının ardı arkası kesilmez...
Ben sanki hiç sağ yokmuşcasına, yeni bir sistem kurguluyorum kafamda. Ha belki önceden bunu kurgulamış birileri vardır tarihte, ben biraz da okuduklarımı kafamda birleştirerek orta yol çizmeye çalıştığım için lütfen bilmediğim bir şey varsa beni aydınlatın. "E bu bilmem kimin 18. yüzyılda söylediği şeyin aynısı!" diyebilirsiniz mesela. Hiç gocunmam, aa bilmiyormuşum derim açıp onu da okurum. Sadece küfrederek yazmayın yeter :)
Bir medeniyetin olmazsa olmazları nelerdir:
Yasama, yürütme, yargı. Buraya kadar tamam. Bu sistem kendi kendini kontrol edebildiği için ve hiçbirini birbirinden daha güçlü kılmadığı için seviyorum, değiştirmeye gerek olduğunu düşünmüyorum.
Ama sağ ve sol partilerden oluşan meclis ve meclisten çıkan şeylere evet veya hayır deme yetkisi olan lider ikilisi tasarımını inanılmaz aptalca buluyorum. (Şimdiki başkanlık sistemi zaten otokrasi, bunun zaten yasadışı olması ve hatta bunu isteyenin önce Narsisistik kişilik bozukluğu tanısı konarak deli diye tımarhaneye tıkılması lazım -evet, bu kişilik bozukluğunun kontrol altında tutulması gerekiyor bana kalırsa-, o ayrı)
Bunun yerine nasıl bir sistem olsaydı mantıklı olurdu, bir medeniyetin olmazsa olmazları üzerinden gidelim:
- Eğitim
- Sağlık
- Sanayi
- Tarım
- Şehircilik
- İletişim
- Ekonomik Denge ve Ortak Yatırımlar için Sermaye
Ek birimler neler olabilir (demirbaş değil ama yine oldukça önemli):
- Turizm
- Tanıtım ve Markalaştırma
Dışarıdan kontrol edilmeyip, eğitimin içerisinde yer alması gereken ana başlıklar nelerdir:
- Etik ve Ahlaki Yaşam Felsefesi
- Çeşitliliğe Saygı ve Tekelciliğe Karşı Duruş
- Demokratik Hakların Bilinmesi
- Bireysel Sorumluluk Bilincinin Yerleşmesi
- Doğa ve İnsan Yaşamı Arasındaki Dengenin Kavranması
- Yapay Zeka, Robotlar ve İnsan Arasındaki İlişkinin Sınırlarının Çizilmesi
- El Becerileri ile Yaşam Becerilerinin Temelleri
- Yaratıcı Fikir Bulma, Araştırma, Deney ve Tez Yazmanın Temelleri
İlk iki listenin her biri için bir bakanlık gibi, "birlik"ler kurulduğunu düşünün. Neden bakan yerine birlik diyorum, çünkü bakan denince "ha o konuya bakan biri var nasılsa ya ben oturayım en iyisi" hissi veriliyor. Kelimeler güçlüdür.
Birlik nedir peki?
Yeni sistemde her bir birlik, bir medeniyetin olmazsa olmaz birimleri adına karar alacak uzmanlardan oluşan yapılardır. (Bugün nasıl oluyor, tarım kooperatifleri tarım bakanlığının saçma kararlarına karşı gidip eylem yapıyor, ama etkisi sıfır. Niye? Çünkü karar alma mercii gıda şirketleri padişahımızın yandaşlarından oluşuyor ve onlar ne isterse o oluyor. Kooperatifleri kim takar?)
Birlikler -hadi yine tarımdan gidelim güzel örnek oluyor-, her bir şehrin içinden o konu hakkında en bilgili sayılan ve halk tarafından seçilmiş kişilerden oluşur. Yine, temsilci sayıları nüfusa oranlıdır, ama bir de o şehrin ekonomi profiline de uygun olmalıdır. Antalya ve Bursa'nın nüfusu denk olsa bile ekonomileri eşit derecede turizme dayanmaz örneğin; işte buna göre bir matematiksel çözüm bulunmalı ve ona göre sayıda her bir sektörden/demirbaş konudan temsilci çıkarılmalıdır. Tarıma dönelim. Yozgat'tan 5 çiftçi veya ziraat uzmanı, Ankaradan 15 çiftçi veya ziraat uzmanı seçebilir halk örneğin. Peki, ben bir doktorum diyelim ve çiftçilikten zırnık anlamıyorum. Nasıl oy vereceğim derseniz, "vermeyeceksiniz" derim. Bilmediğiniz soruyu boş geçeceksiniz, bu kadar basit. Herkesin her konuda fikri olmak zorunda değil. Ben de aynı şekilde, -dr. olduğumu varsayalım- bir çiftçinin tıp alanında görüş beyan etmesini tercih etmem zaten. Burada amaç, her temel sektörde işin uzmanları ve çalışanları tarafından karar alınmasını sağlamak ve işi bilene bırakmak.
Birliklerden oluşan meclis, karar alma süreçlerinde birbiriyle rekabet haline olabilir mi, elbette olabilir ve olmalıdır da. Örneğin tarım ilaçlarını artırmak isteyen tarım birimi üyeleri, çıkarttıkları yasa tasarısını sunduklarında şehircilik ve sağlık biriminden ret yiyebilir. Yemelidir de. Ama buna karşılık ekonomik denge birimi, bu durumun gıda fiyatlarını çok artırabileceğini ve ekonomik dengesizliğe sebep olabileceğini fark edip tarım birimine destek verebilir.
Burada olan şey gördünüz mü? 1. Her bir birim birbirini kontrol ediyor, kimse kafasına göre iş yapamıyor. 2. İnsanlar oturup tartışacak ve bir orta yol bulunacak; bu sistem, toplumun ve ekonominin farklı kesimlerinden insanların bir araya gelerek gerçekten çözüm için beyin fırtınası yapmalarını sağlayacak. "Senin partin şunu yaptıııı, benim partimse bunu ettiii" diye bağırışmalar yerine ortadaki sorun için gruplar masaya birlikte oturmak zorunda kalacaklar. Ve boş laf yerine, ülkenin iyiye gitmesi için gerçek adımlar atacaklar.
Fikri geliştirmeye devam ediyorum.
Lidersiz, bilgi odaklı, gücü tek elde toplamayan, aktif demokratik katılımla yürüyen, yukarıdan aşağıya değil aşağıdan yukarıya bir yönetim...
Zamanla eklemeler yapacağım.