Otoriter Rejimler Nasıl Oluyor da Ekonomik Krizden Sağ Çıkıyor?

Özetlediğim video şu:

Hocamızın ağzına sağlık, ama beni biliyorsunuz, özet çıkarma ve basitleştirme hastasıyım. 

Ekonomik krizlerde otoriter rejimler 2 yola başvurabilir:

  1. Reformlar yapmak
  2. Demokrasiyi baskılamak

Özellikle genç demokrasilerde, demokrasi yoluyla başa gelen otokratik lider yaptığı reformlar ve hamlelerle desteğini artırıyor. Ancak ne zaman ki ekonomik kriz çıkıyor, o zaman demokratik kurumları susturarak varlığını güvence altına almaya çalışıyor. 

Zira, olgunlaşmış demokrasilerde halk, ekonomik krizi demokratik yollarla cezalandırır ve lideri indirir. 

Demokrasiyi baskılama yöntemi maalesef çok sinsi şekilde yürütülüyor ve zaman içerisinde yapılıyor:

  • Medya ele geçirilir,
  • yargı bağımsızlığı zedelenir,
  • seçim yasaları değiştirilir,
  • muhalefet suç işliyor gibi gösteriliyor hatta adaylar sözde hukuk ile baskılanır.
  • Ekonomik gidişatın sorumluluğunu üstlenmek yerine dış güçler, iç hainler söylemine başvurulur.
  • Kısa değil uzun vadeli dev projelere ve hayallere değinilir. "Şimdi sıkıntılıyız ama bunlar hep yeniden Osmanlı İmparatorluğu olmak için" hissi verilir.
  • Güvenlik ve istihbarat için yapılan harcamalar tüm parasızlığa rağmen kısılmaz, aksine artırılır.
  • Kritik destekçi gruplar olan sermayedarlara imtiyazlar tanınır. Vergiler silinir, suçlar görmezden gelinir, hatta ihalelere ek olarak arazi, fabrika gibi "hediyeler" verilir.
  • Rejime sadık gruplara ve şehirlere finansal destek verilir.
  • Algı yönetimi yapılır: Resmi verilerin uydurma olması, Ekonomik analistlerin sadece yandaş olanlarına söz hakkı verilmesi, diğer ülkeleri örnek göstermek, eski zamanları örnek göstermek vb...
  • Büyük güçlerden dış destek ve anlaşma arayışına girilir. 

 

 

This article was updated on Nisan 8, 2025

Nil Yalçınkaya

1986 İstanbul doğumlu, ama İstanbul ile alakası yok. Marmaris'te büyümüş.

2008 yılında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim ve Tasarım Bölümünden mezun olmuş.

2011 yılında evlenmiş. İki de oğlan doğurmuş. 

Daima bir şeylere aşırı kafayı taktığı dönemlerle yaşayan, aynı anda tek şeye ve derinlemesine odaklanıp detaylarda kaybolan; planları, rutinleri, odak noktası değiştirildiğinde müthiş strese giren; duyuları, duyguları hassas ve değer yargıları çok net olan, yalnız kalmaya ve tek çalışmaya hava ve su gibi ihtiyaç duyan. 

Bu yazılan özelliklerin sebebinin otizm spektrumunda (Seviye 1, eski adıyla Asperger) olmasından kaynaklandığını orta yaşlarında fark etmiş.

Özetle herkes gibi bir cins, ama kendi cinsleriyle anlaşabilen bir insan.