NİL'İN DİJİTAL BAHÇESİNE HOŞ GELDİNİZ

giris nilyalcinkaya

-“Nereye düştüm ben?”
-“Merhaba, ben Nil. Burası da benim;
Dijital Bahçem. SPIN’lerimin (Special Interests - Özel İlgiler) viki sayfası. Tavşan deliklerim. Veya adına ne demek isterseniz…”

### **NİL'İN DİJİTAL BAHÇESİNE HOŞ GELDİNİZ.**

İnternetin ilk çıktığı yıllardaki o samimiyet, "I kiss you Tahir" tadında bir giriş ile karşınızdayım. Burası sıradan bir websitesi değil. Kişisel portfolyo veya pazarlama amaçlı kurulmuş bir sayfa da sayılmaz. "Digital Gardening" ya da "Digital World Building" denen, yeni sayılabilecek bir paylaşım tekniği. Amaç, bitmiş ve gıcır gıcır bir içerik sunmak yerine tıpkı kendi zihnimiz gibi sürekli değişen, evrilen, büyüyen, deneyimlerle zenginleşen dijital bir "ikinci beyin" kurmak.

Sosyal medyanın tüm gücü elimizden alıp "benim istediğim içeriği üreteceğğğnnn yoksa gönderini anana bile göstermem" despotluğu moduna geçtiği günümüz dünyasında artık bazı şeylerin değişmesi gerektiği ortada. E hadi o zaman ne duruyoruz, oturmaya mı geldik???

### Zaten bir portfolyo sitem vardı, o zaman burada paylaştığım şeyler de ne? Basit bir blog açsam olmaz mıydı?

Blogların başarılı olmasının sırrı “niş” konular üzerine kurgulanması ve pazarlama amacıyla hareket etmesidir. SEO’su, anahtar kelimesi, sosyal medya entegrasyonu, pluginleri vs. derken, kendinizi samimi içerikler üretmekten çıkıp “hedef kitlenin seveceği” şeylere odaklanmış bulabilirsiniz.

Bunu denedim. Yapamadım. Çünkü her ilgi alanım için “niş” bir blog açmakla uğraşamazdım.

### Dijital Bahçecilik/World Building Bana Neden Bu Kadar Uygun Geldi?

Bilmeyeniniz varsa diye söylüyorum, ben dönemsel SPIN'lerle yaşayan bir insanım. SPIN, "Special Interest" ifadesinin kısaltması, ve nöroçeşitli beyin yapısına sahip insanlar arasında kullanılan bir jargon. Henüz tıp literatürüne geçmiş midir, emin değilim. Ama tanımını okuduğumda "Aha benim gibi başkaları da varmış!" dedim ve kendimi uzaylı gibi hissettiğim bu dünyada başka uzaylıların da yaşadığını öğrendiğime çok sevindim.

![Screenshot 2024-11-19 at 13.51.36.png](https://prod-files-secure.s3.us-west-2.amazonaws.com/0ec8fd76-ffa8-4367-92cd-30f93b26b75e/b102e47e-1dfc-4d29-9127-2930e5c14062/Screenshot_2024-11-19_at_13.51.36.png)

(Kısa kesebilin diye toggle başlıkları şeklinde yazdım)

### Efendim, beynim şu şekilde çalışıyor...

Aşırı hassasım. Duyulara, duygulara, düşüncelere, kısacası her şeye hassasım.
Bu hassasiyet, sorunlara da aynı şekilde takılmama sebep oluyor. Çünkü sizi rahatsız eden bir şey olduğunda kalkıp o konuda bir şey yapmak istersiniz, değil mi? Mesela klima mı rahatsız etti, kalkıp kapatırsınız. Ama diyelim ki odada bir klima var ve siz düğmeleri bulamıyorsunuz. Normal bir insan bu durumda başkasına sorar, yardım ister veya pes eder başka yere geçer. Ben ise, klimanın icadına kadar inecek araştırmalara girişiyorum, sonunda kendi klima düğmesi tasarımımı falan yapıp start-up kurmaya karar veriyorum... Tamam, biraz abarttım ama sonuç olarak bu örnekle şunu anlatmaya çalıştım: Karşılaştığım her sorun, kapatma düğmesini bulamadığım bu klima örneğindeki gibi beni içine çekiyor. Öyle bir çekiyor ki, konu hakkında araştırma ve çalışma yaptığım dönem başka hiçbir şeyle ilgilenemez oluyorum; başka bir şey düşünemiyorum ve başka konular hakkında konuşamıyorum. Gün içinde konuya daldığım süre içerisinde de "hyperfocus" denen bir odak moduna giriyorum, bu da eşimin deyimiyle "öyle bir odaklanıyorsun ki yanında bomba patlasa duymazsın" şeklinde bir odaklanma şekli.

Tabii ki aynı beyin yapısı güzel bir şey görünce de bu sefer ona takılıyor. Bir albümü çok mu beğendim, günde elli kere dinlerim. Şarkıyı çok mu sevdim, onu da elli kere üst üste dinleyebilirim. Bir yemeği çok mu sevdim, her seferinde o restorana gittiğimde aynı şeyi isterim. Gibi...

- Meraklısına Dip Not:

Bu beyin yapısı haliyle kolay yönetilebilir bir şey değil. Herkesin atı uysal değildir; ironik şekilde bana da hep kendi beyin yapıma uygun atlar denk gelmiştir. Herkes deh deyince giden çüş deyince duran, engelin üstünden yağ gibi süzülen atlara binerken bana nerede rok, nerede sorunlu, nerede kafadan kırık at varsa onu verdiler. Bu bana şunu öğretti: Zor bir atın üstünde güvende olabilmek ciddi çaba gerektirir. Aynı şekilde, sahip olduğum farklı beyin yapısını doğru yönetebilmek için diğerlerinden farklı çözümler üretmem gerekiyor. Örneğin, zaten detaylarda boğulmuş ve yoğun çalışan kafama yeni ve yüzeysel veriler sokamam. Bu nedenle gün içinde yeterince yalnız kalmam ve rutinlerime uymam lazım. Ne kadar eğlenceli olursa olsun, spontane çağırıldığım hiçbir aktivite bende mutluluk sinyali vermez. Ha bazen kendimi zorlar katılırım, o ayrı. Çünkü içinde yaşadığımız dünya nörotipiklerin sistemi üzerine kurulu ve bunu değiştirmeye benim gücüm yetmiyor.

Aynı şekilde, duyularımı ve duygularımı da korumam lazım. Gereksiz verilerin beynime girdisini engellemek için ek önlemler almam gerekiyor. Örneğin artık sesler fazla geliyorsa kulaklık takıyorum. Sosyal medyayı çok sınırlı kullanıyorum -neredeyse hiç-. Kendimi özellikle siyasi ve şiddet içerikli haberlerden uzak tutuyorum. Hayal ürünü bile olsa şiddet içerikli film ve dizilerden uzak duruyorum. Kalabalık ve yabancı sosyal ortamlara girmek için kendimi zorlamıyorum. Bu örnekleri artırmam lazım aslında, ama dedim ya, nörotipikler dünyasında yaşıyoruz ve uzun yıllardır kendimi maskelediğim için henüz ben bile öz bakımımı nasıl yapmam gerektiğini yeni keşfetmeye başladım.


### Sadede gelelim, zira amacım sadece bu sayfayı neden açmaya karar verdiğimi açıklamaktı.

Ben uzun yıllar SPIN'lerimden utandım...
Çünkü, bir şeye başlayıp, aşırı heyecanla derinine insem insanların ilk tepkisi "eee, hani ne oldu o iş?" oluyordu ve doğal olarak maymun iştahlı olmakla, ne istediğini bilmemekle çok itham edildim. Sanki insan hayatta bir tane şey seçmezse “tam insan” olamayacakmış gibi… Bu kural nerede yazıyor mesela biz dünyaya gelmeden önce, o da belli değil. Neyse, zamanla bu benim iç sesim haline geldi ve ne zaman bir şey için heyecanlansam onu saklamaya veya sınırlı düzeyde insanlarla paylaşmaya başladım. Eskiden arkadaşlarımızla buluştuğumuzda nefes almadan o dönemki SPIN'imle ilgili aşırı ayrıntılı bilgiler paylaşırdım, eşimin "insanlar sıkılıyorlar ve kabalık olmasın diye bir şey demiyorlar" diye uyarmasıyla kendimi tutmaya başladım. Ama o enerjinin bir yerden akması lazım, sevgili okuyucular. Öyle bastırmakla, tutmakla olmuyor. İşte o zaman, çare olarak devreye SPIN'lerinizi projeye dönüştürmek giriyor. Çünkü bir proje, elle tutulur, para edebilir, başkasına yardımı dokunabilir (hatta belki uslu bir çocuk olursam saygı bile görebilir) bir ürün ortaya koymak anlamına geliyor. Bu saydıklarımın biri veya hepsini kapsayabilir tabii...

Gelgelelim, ben SPIN'lerimden utanan bir insan olduğum için yıllarca ortaya koyduğum projelerden de utandım. O kadar utandım ki, yazdığım blogları, çizdiğim resimleri, kısacası tüm emeklerimi bir seferde, gözümü kırpmadan sildim, attım, verdim...

Ama bu satırları yazarken kırkına yaklaşan ablanız, artık bir karar aldı (oh be yazının sonu geliyor) ve SPIN'lerini bir viki sayfası formatında, "Dijital Bahçecilik" paylaşım felsefesiyle tek bir yerde toplamayı seçti.

İşte karşınızda, yıllar yılı utanıp, saklayıp, saklamayıp, projeye dönüştürdüğüm, dönüştürmediğim, dönüştürüp de yarım bıraktığım, "hatırlayabildiğim" SPIN'lerim (kronolojik sıramaya falan çalıştım, havalı olmuş mu?):